Sonntag, 15. Januar 2012

Karaburun

Karaburun

Beton yığını yazlık siteler, yeşilin unutulduğu deniz kenarları, kalabalık plajlar ve “beach club”lardan kaçanlardansanız, tatil beklentiniz doğayı yaşamak ve keşfetmek ise İzmir’in yanı başında keşfedilmemiş bir cennet olan Karaburun’u mutlaka görmelisiniz.

İzmir-Çeşme otoyolunun 55. km’sinden ayrılıp virajlarla ve muhteşem kıyı manzaralarıyla dolu bir yolu ta-kip ederek İzmir’den 130 km sonra Karaburun’a ulaşabilirsiniz. İzmir’in en küçük ilçesi olan Karaburun, belki de bu virajlı yolu sayesinde bozulmadan kala-bilmiş, yaz sezonunun en canlı dönemin-de bile tenha kalabilen bir doğa harikası. Açık denize bakması nedeniyle çevrenin en temiz denizine sahip Karaburun, ba-lıkçılık ve dalış turizmi konusunda önem-li potansiyeller barındırıyor. Karaburun Yarımadası’nın en kuzey ucunda yer alan Karaburun ilçe merkezindeki dört plajın ikisi mavi bayraklı. Karaburun Yarımada-sı 200’ün üzerinde kuş türü, Ada Martısı ve Akdeniz Foklarının yaşama ve üreme alanı. Kuzeyinde Midilli, batısında Sakız Adası, doğusunda Urla, güneyinde ise Çeşme’nin bulunduğu Karaburun, enge-beli bir arazi yapısına ve 1218 m yüksek-liğindeki Bozdağ yükseltisine sahip. İz-mir Körfezi’nin girişinde, körfezi kontrol eden önemli kilit noktalardan biri olan Karaburun Yarımadası’nda eski çağlar-dan bu yana yerleşim izlerine rastlamak mümkün.Mitolojide KaraburunKaraburun’un bilinen en eski adı “Mimas”, Yunan mitolojisinde sıklıkla geçmektedir. Ünlü şair Homeros burada doğmuş ve yaşamıştır. Homeros’un Oddysea’sında “Rüzgarlı Mimas Dağı” olarak geçen dağ, Karaburun Yarımadası’ndaki Bozdağ’dır. Mitolojiye göre dağın adı Zeus’u zorla-yan bir dev olan Mimas’tan gelmektedir. Zeus en sonunda bu devin üzerine eri-miş demir, çelik ve bakır dökerek etkisiz-leştirmiş, böylece Mimas Dağı oluşmuş-tur. Zeus’un kıskanç karısı Hera, çapkın kocasını gözetlemek için tuttuğu göz-cülerden biri olan İris’i Mimas Dağı’na göndermiştir. Bugünkü İris Gölü de adını buradan almıştır

Karaburun’a özel nergis çiçeği de mitolo-jide yer almaktadır. Sudaki kendi aksine aşık olan Narsisus en sonunda suya düşe-rek nergis çiçeğine dönüşür. Psikolojideki “narsizm” kelimesi buradan gelmektedir.Yarımada’nın TarihiMitolojide Mimas olarak anılan bu böl-ge, İyonya Dönemindeki haritalarda “Capo Calaberno (kaleberno)” olarak anılmaktaydı. Türk egemenliğine geç-tikten sonra “Ahırlı” olarak anılan yöre, Osmanlı Döneminde “Karaburun” adını almıştır. Karaburun kelimesi kaleberno-dan bozularak gelmiş olabilir. Türkçe’de “kara” sözcüğünün “kuzey” anlamında kullanılması da Karaburun adına etki et-miş olabilir. Karaburun’da yerleşimin ne zaman başladığı bilinmemekle birlikte, Çakmaktepe mevkiinde yapılan kazılar-da Kalkolitik döneme (MÖ 4000) ait ke-sici araçlar, taş el baltaları ve ilkel çanak-çömleklere rastlanmıştır. Bölgede MÖ 3000’li yıllardan itibaren Hititler varlık göstermiştir. Hititler’in ardından bölge-ye sırasıyla Yunanlılar, Persler, Romalılar ve Bizanslılar egemen olmuştur. Daha sonra Türklerin eline geçen Karaburun, 1919 yılında Yunanlılar tarafından işgal edilmiş, 1922 yılında ise işgalden kur-tulmuştur. Yunanlıların çekilmesiyle bir-likte yerli Rumlar da bölgeyi terketmek zorunda kalmışlar ve bunun sonucunda bölgede ekonomik ve toplumsal alanda büyük değişiklikler meydana gelmiştir. Bu tarihten sonra Yarımada’nın nüfusu oldukça azalmıştır. Günümüzde eski önemini yitirmiş olan bölgede engebeli coğrafya yüzünden tarih boyunca çok fazla yapılaşma olmadığından ve mev-cutların da depremlerle yıkılmasından dolayı tarihi eserlere rastlamak zordur.Hurma, Nergis ve EnginarTipik Akdeniz bitki örtüsüne sahip olan Karaburun Yarımadası, dalından koparılıp yenebilen “hurma zeytini”, mevsiminde bütün bir yarımadayı mis-ler gibi kokutan ve her yıl açan “nergis çiçekleri” ve karaciğere olan faydaları ile ün yapmış lezzetli ve etli enginarı ile meşhurdur. Orman açısından fakir olan Yarımada delice, kocayemiş, san-dal, menengiç, kermez meşesi, tespih, akçaağaç, sakız ve laden gibi bitkileri barındırır. Eskiden zeytinlikleri ve bağ-ları ile ünlü olan bölge, büyükşehirlere göçün sonucu olarak bu zenginlikleri-ni yavaş yavaş kaybetmiştir. Zeytincilik günümüzde de devam etmekte ve yöre halkının önemli gelir kaynaklarından birini oluşturmaktadır. Günümüzde Ya-rımada genelinde organik tarım bilinci yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Narenciye üretimi ve bağcılık da sürdü-rülmektedir. Yarımada, şifalı otlar açısından da oldukça önemli bir yere sahiptir. Burada, fitoterapik değeri olan yaklaşık 67 çeşit şifalı ot yetişmektedir. Sütleğen, yarpız, gelincik otu, kantaron otu, kapari, kekik, kenger, sığırotu, ada soğanı ve adaçayı bu tür bitkilere örnek olarak verilebilir.

Akdeniz Foku ve Ada Martısı Karaburun faunası itibariyle de çok zengindir. Gerek karada gerekse denizlerde çok değişik ve ender hayvan cinslerine rastlamak ola-sıdır. Yaban domuzu, tilki, sansar, su samuru, porsuk, tavşan, sincap, yırtıcı kuşlar (kartal, şahin, doğan...gibi), çok sayıda çeşitli böcek ve ke-lebekler, tatlı su kaplumbağaları ve yengeçleri, bukalemun, kertenkele ile de-ğişik av kanatlıları gibi çok geniş bir doğal yaşam yelpazesi vardır. Balık türleri dahil, yurdumuz sularında yaşayan hemen tüm deniz canlısı türlerini, Karaburun Yarıma-dası denizlerinde bulma şansı vardır. An-cak, Karaburun denince akla öncelikle kefal ve barbun gelir. Karaburun Yarımadası için tüm bu kara ve deniz canlıları son derece önemli bir zenginlik teşkil etmekteyse de, içlerinde en önemlileri şüphesiz ki tüm dünyada sayıları 500, yurdumuzda ise 100 civa-rında kalmış olan “Akdeniz Foku (Mo-nachus monachus)” ile yine nesli tüken-meye yüz tutmuş bulunan “Ada Martısı” dır. Yarımada kıyılarında çok sayıda fok mağarası mevcut olup, bunların bazıları foklar tarafından doğum amacıyla da kullanılmaktadır. Çok önemli ve yoğun çalışmalarla koruma altına alınarak, ne-sillerinin devamı konusunda iyileştirici önlemler alınan bu hayvanların varlığı, Yarımada’nın önemini bu açıdan da ar-tırmaktadır.Kopanisti Peyniri ve Karaburun BalıYarımada’nın dağlık olması nedeniyle hal-kın bir bölümü hayvancılıkla uğraşmakta, doğal ortamda yapılan bu uğraş birbirin-den lezzetli ürünleri ortaya çıkarmaktadır. Karaburun’a özel kopanisti peyniri, kelle peyniri, deri tulum peyniri ve höşmerim (sündürme)in yanı sıra özel aromalı Kara-burun Balı da meşhurdur.İzmir ve Foça ile kurulan feribot seferle-ri, belediyenin önderliğinde düzenlenen şenlik ve festivaller, organik tarım ve el sa-natları projesi, rüzgâr enerjisini kullanma-ya yönelik çalışmalar, yat limanı inşaatı, alternatif turizm olanaklarının artırılması çalışmaları ile Karaburun, yakın geleceğin önemli turizm merkezlerinden biri olma yolunda ilerlemektedir